• Ana Sayfa
  • Hakkimizda
  • Üye Olun
  • Ziyaretçi Defteri
  • Forum
  • İletişim
  • Görsel Eğitim Setleri

  • _______________

    ZiyaretÇi BilgileRi 

    Bilgileriniz 

    » Bu sitemizi ziyaretin.

     

     

     

     

     

    PAYLAŞINN..!

     

    EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

    Paylaşıyorum

    Hatt-i Humayin

    Hatt-ı Humayın

    Dr. Hüseyin ÖZDEMİR



    Padişahların el yazılarına, yazılı emirlerine ekseriyetle 'hatt-ı hümâyun' denir. Osmanlı Arşivi belgelerinde ferman, berat, telhîs, tahrîr, arz, tahrirât, kaime, arzuhâl gibi çeşitli konulardaki belgelerle, bazı defterler üzerindeki 'hatt-ı humâyûn tahrîr olmuşdur', 'izn-i hümâyunum olmuşdur', 'mûcebince amel oluna' gibi klişeleşmiş padişah hatlı belgeler, 'hatt-ı hümâyun' olarak isimlendirilmiştir. Bu klişeleşmiş ifadeler dışında, değişik mevzularda ve farklı dönemlerde padişahların fikirlerini ve hattâ duygularını yansıtan uzun ifadelerle yazılmış hatt-ı hümâyunlar da bulunmaktadır.

    Sultan Üçüncü Murad Han devrine kadar (1574–1595), sadrazamlar tarafından kendilerine arz edilen meseleler hakkında padişahlar, 'olsun' veya 'olmasın' diye, şifahen, düşündüklerini söylerler; sadrazamlar da bunu kâğıtlara işaret ederek gerekeni yaparlardı. 3. Murad dönemine kadar, çok nadir mevzularda sâdır olan hatt-ı hümâyunlar, bu dönemden itibaren artmaya başlamıştır. Bilhassa 1. Abdülhamid, 3. Selim, 2. Mahmud gibi devlet idaresinde sarayın tesirini artırmak ve her şeyden haberdar olmak isteyen padişahların dönemlerinde hatt-ı hümâyunların daha yoğun olduğu görülür.

    Hatt-ı hümâyunlar ekseriyetle padişahların kendi elyazılarıdır ve belgenin üst kısmında bulunur. Bazı padişahlar, kâğıdı eğri tutarak yazdığı gibi, bazıları da kalın kalem kullanmışlardır. Bu tür özelliklerden ve değişik ifade ve karekterlerden padişahların kendi elyazıları oldukları rahatlıkla anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bazı klişeleşmiş ifadeler veya daha düzgün yazılmış hatt-ı hümâyunlar, mâbeyn kâtiplerinden görevlendirilen bazı kişiler tarafından yazılmıştır. Fakat neticede bunlar da padişahların o mevzuyla ilgilenerek emir ve görüşlerini ifade ettiği hatt-ı hümâyunlardır.

    Hatt-ı hümâyunların bazen hangi padişaha ait olduğu anlaşılamamaktadır; çünkü hatt-ı humâyûnlar ekseriyetle tarihsizdir. Ayrıca bazı hatt-ı hümâyunlar, belgelerin işlem görmeleri esnasında dolaştırılmamaları için (hürmet duygusuyla olsa gerek), kesilerek belgelerinden ayrılıp saklanmıştır. Osmanlı Arşivi belgeleri arasında 'kesik hatt-ı hümâyunlar' olarak ayrı bir tasnif bulunmaktadır.

    Osmanlı Arşivi kayıtları arasında ayrı bir tasnif olarak 31 katalog içerisinde 58.385 hatt-ı hümâyun bulunmaktadır. Bu kataloglardaki hatt-ı hümâyunlar 1732–1854 tarihleri arasını içine almaktadır. Ayrıca İbnülemin tasnifi arasında iki katalogda toplanmış hatt-ı hümâyunlar bulunmaktadır ki, bunlar tarih olarak 1501 yılına kadar gitmektedir.1 Fakat en eski tarihli hatt-ı hümâyunun Cavit Baysun'dan devralınan evrak içersinde olduğu görülmektedir. 933 nolu (HSD.CB) kataloğundaki 1 nolu belge, 788h/1386 yılına ait, Sultan Murad Hüdavendigar'ın Evrenos Bey'e gönderdiği hatt-ı hümâyundur. Hatt-ı hümâyun olarak tasnifli katalogların dışında bir o kadar da çeşitli fonlar içersinde karışık olarak hatt-ı hümâyun belgeleri bulunmaktadır.

    Arşiv kayıtları arasında en çok rastlanan hatt-ı hümâyunlar, 'işbu telhisin mûcebince', 'cümlesi malumdur', 'izin verdim', 'vech-i meşruh üzere verdim', kayıtların çıkarılması için 'kayd-ı ihraç', 'izn-i hümâyunum olmuşdur', 'mûcebince amel oluna" 'siz bilürsüz' gibi ifadelerdir. Bazen de (...) veya kırmızı mum işaretiyle padişahlar fikirlerini belirtmişlerdir.2 Ayrıca aşağıda misâlleri görüleceği gibi yarım sayfaya yakın uzunlukta hatt-ı hümâyunlar da mevcuttur. Hattat olan 3. Ahmed'in uzunca ve özenerek belgeler üzerine hatt-ı hümâyunlar yazdığı bilinmektedir.3

    Misâllerle hatt-ı hümâyun çeşitleri

    1- Unvanına hatt-ı hümâyunlar
    Ferman veya beratların önemli olanlarında, tuğranın üst, sağ veya sol tarafında padişahın hattıyla 'mûcebince amel oluna' şeklindeki hattı-hümâyunlardır. Bazen 'mûcebince amel ve hareket olunup hilâfından hazer ve mucânebet oluna', 'emrim mûcebince amel oluna, kimseye müdahale etmeyeler' gibi daha uzun çeşitleri vardır.4

    Bilindiği gibi ferman ve beratların çoğunda hatt-ı hümâyun yoktur. Fakat bazı padişahların özelliğine veya mevzunun önemine göre ferman ve beratlar üzerine hatt-ı hümâyun çekilmiştir. Meselâ 1. Abdülhamid Han'ın 'fermanlara hatt-ı hümâyunum keşide olunup ba'del mağrib gönderirim' ifadesinden, fermanların üzerine hatt-ı hümâyun yazmak istediği anlaşılmaktadır. Başka bir ferman üzerine hatt-ı hümâyun yazılması teklif edildiğinde 'Olur olmaz fermanlara hatt-ı humâyûn keşîdesi olmaz.'5 diyerek hatt-ı hümâyun yazmamıştır.

    Ferman üzerinde 'Mûcebince amel oluna' hatt-ı hümâyunu6
    Bir berat kaydı örneğinde, Halkalı suyunun Fatih Camii yanındaki Vezir Hacı Mehmet Paşa'nın yaptırdığı dershaneye su bağlanmasıyla ilgili verilen berat üzerindeki hattır. Hat'ta şu ifadeler vardır: "İhsan-ı hümâyunum olmakla işbu berat-ı âlişanım mûcebince amel olunup hilafından hazer oluna deyu unvanına mübarek hatt-ı hümâyun-ı şevket-makrun keşide kılınmışdır."7

    2- Beyaz üzerine hatt-ı hümâyunlar
    Padişahın bir arz veya telhis olmadan herhangi bir mevzuda re'sen verdiği emirlere denir. Yazı bulunmayan bir kâğıt üzerine yazıldığından 'beyaz üzerine hatt-ı hümâyun' olarak isimlendirilmiştir. Bunlar devletin dâhili işleriyle olabileceği gibi yabancı bir devlet mensubuna yazılacak bir nâme de olabilir. Meselâ sadaret tevcihini bildiren beyaz üzerine yazılmış bir hatt-ı hümâyun "Sen ki vezir-i âzam ve vekil-i mutlak-ı hamiyet-alemim...Paşasın" gibi elkabla başlayıp devam eder.8
    3- Telhis, takrir, arz ve arzuhaller üzerine hatt-ı hümâyunlar
    Çeşitli meselelerle ilgili olarak sadrazam tarafından özetlenerek (telhis) arz edilen yazının üst kısmına, padişah tarafından yazılan emir ve kararlardır. Telhisler sadrazam veya sadaret kaymakamı tarafından yazıldığı için hatt-ı hümâyunlar onların "Benim vezirim, Kaim-i makam Paşa" gibi kısa lakapları ile başlar. Sadrazam bazen de ayrı bir kâğıt üzerine özetlemek yerine defterdar veya seraskerin takriri veya taşradaki valilerden gelen tahriratların üzerine "Defterdar efendinin takriridir" gibi takdim yazısıyla arz etmiştir. Padişah da mevzu ile ilgili görüşünü bildiren hatt-ı hümâyunu bu yazı üzerine yazmıştır.

    Arz veya arzuhaller üzerinde de ekseriyetle "Manzurum olmuşdur, izin verilmişdir" gibi hatt-ı hümâyunlar bulunmaktadır.9

    Hatt-ı hümâyunlardan misaller:
    "Belgrad valisine tekidli yazılsın! Bundan sonra elbette feth-i İslâm'ı tathire ikdam eyleyesun! Acaba Plevne nasıl oldu? Çünkü işler bu dereceyi buldu. Bundan sonra gayret ve ikdam ister. Tertibat ne suret ile olacak bir saat evvel nizam virilsun!" (Tarihsiz)10

    "Verile" hatt-ı hümâyunu (Herhangi bir görev veya akçe verilmesi ile ilgili)11




    "İzn-i hümâyunum olmuşdur." (Bağdat'da Haseki Mehmet Paşa Camii hitabet görevi tevcihi)12

    "Benim kaim-i makamım! Ferman-ı hümâyunum böyle olmuşdur ki, kanun-ı kadimine muhalif değil ise, Kostantıniyye lâfzı tahrir olmaya" (Yeni sikkelerin üzerine Kostantıniyye yerine İslâmbol basılması)13 (Tahmini 1203 tarihli hatt)

    "Allah selâmet virsun! Hemen kalksınlar."14

    "Kaim-i makam Paşa, Hak Teâlâ Hazretleri imdad eyleye! Allah kerîmdir, inşallah bizi daima ağlatmaz, bir gün de mesrur eder. Başbaşa virub gece gündüz söyleşip esbab-ı zahirde kusur etmeyesiz. Her ne muktezî ise nizam veresiz."15 (Tarihsiz) Bu tür hatt-ı hümayunlarda padişahlar doğrudan o mesele hakkında fikirlerini açık bir şekilde ifade etmişlerdir.

    "Benim vezirim hemen Allah Teâlâ Hazretleri nusret ve fethe seni âlet eyleye amin! Yarın saat bir buçukda gidesin!"16 (Tahmini 1198 tarihli bu hatt-ı hümâyun, Sadrazamın yeni yapılacak topların yarın törenle Tophane'de bastırılacağı arzı üzerine)

    "Hazret-i Allah sure-i Feth hürmetine dahi nice fütuhâta makrûn eyleye, amin!" (Bosna'daki kalelere hücum eden küffârın hezimete uğratıldığı haberi üzerine, padişahın 7 Mart 1788 tarihli hattı)

    Hatt-ı hümayunları diplomatika açısından misâllerle inceledikten sonra şu değerlendirmelerde bulunabiliriz. Osmanlı belgeleri arasında hatt-ı hümayun veya irade-i seniyye gibi bizzat padişahların elinden geçen veya görüşlerine başvurulan belgelerin çokluğu, büyük bir cihan devletini idare etmenin ne kadar zor olduğunu, devletin başı olan padişahların bu işin altından nasıl kalktıklarını düşündürüyor. Çünkü sadece devletinin her köşesinden idare ile alâkalı padişahın önüne yığılan evraklara değil, Cuma namazı çıkışı (Cuma Selâmlığı) halkın verdiği arzuhallere, taleplere de padişahların bir şekilde cevap vermesi, Osmanlı padişahlarının çok büyük sorumlulukla hareket ettiklerini göstermektedir. Nitekim 1. Abdülhamid Han'nın bir hatt-ı hümayununda "Benim bir vaktim yokdur ki kalem elimden düşmez. Vallâhü'l-azîm elimden düşmez."17 ifadesi bu hakikati ortaya koymaktadır.

    Büyük bir medeniyetin başmimarları olan Osmanlı padişahları bir yandan "Kanun üzere, kanuna bakılsın, şer'a uygun mu?", "Esbab-ı zahirde kusur etmeyesiz, ne lâzımsa nizam veresiz." diyerek köklü bir kanun devletinin bürokratik uygulamalarını ve denetiminin ipuçlarını gösterirlerken, diğer yandan da "İslâm mağlûb olmaz. Olsa dahî min-tarafillâh kendü kusûrumuzdur. Allâh Kerîm ve Rahîm'dir." (A. 1271); "Allâhu teâlâ ümmet-i Muhammed'e zulm eylemez. Hemen kusûr kendü isyânımızdır."18 gibi dua ve tevekkül ifadeleriyle mânevî cephelerinin çok güçlü olduğu, memurlarına ve tebaasına da bu yönde yol gösterip önder olduklarını yazdıkları hatt-ı hümâyunlarda açıkça ortaya koymaktadırlar.

    Dipnotlar
    Başbakanlık Osmanlı Arşiv Rehberi, s.391-397
    "... isâret olunân mahallere dikkat-i tâm gerekdir" (A. 345); "... isâret olunan husûs" (A. 201); "... tashîh oluna"; "büyük defterde ... isâret olunanlar hemen intihâben gitmeleri" (H. 54615). "Sürh-i mum tesirlan maddelerde nizâm gerekdir" (A. 1341). Gibi. Nakledilen yer: Fikret Sarıcaoğlu, Sultan 1. Abdülhamid, (1774-1789), İ.Ü. Sosyal Bilimler Enst. Doktora tezi, İst-1997, s.112.
    Sultanahmed'deki 3. Ahmed Çesmesi üzerindeki hatt- hümâyunu Padişah 3. Ahmed'in bizzat kendisi yazmıştır.
    Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi, Yay. İst-1998, s.172-173
    BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), A. AMD., dos. nr. 22/22; H. 54420, 54450 vb.; A. 1283.. Nakledilen yer: Fikret Sarıcaoğlu, Sultan I. Abdülhamid, s. 109-111
    BOA, İE.HH, No: 3
    Vakıf Su Defterleri, Hatt-ı Hümâyun, s. 272
    Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, s.178-180
    Kütükoğlu A.g.e., s. 175
    BOA, HAT, 94/1654
    BOA, İE.HH, No: 152
    BOA, İE.HH, No: 374
    BOA, HAT, 181/8231
    BOA, HAT; 34/1649
    BOA, HAT, 191/9284
    BOA; HAT, 22/1050
    H. 54392. Nakledilen yer: Fikret Sarıcaoğlu, Sultan 1. Abdülhamid, (1774-1789), s.18.
    H. 58541. Nakledildiği yer: A.g.e, s. 90


    azizyilmazcom.tr.gg
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol